Elterişhan Elçibey, 2021
detruisons
tout et voyons ce qui reste (her şeyi yıkalım ve ne kaldığına bakalım)
- Tristan Tzara
“The
Art Critic (Sanat Eleştirmeni)” – Raoul Hausmann (1919-20) |
Batı dünyasının merkezinde gelişen endüstri ile birlikte toplumsal sınıf yapısı radikal bir değişikliğe uğramıştır. Böylelikle aristokrasi sahip olduğu nüfuzunu kaybetmeye başlarken, burjuvazi konumunu güçlendirmiştir. Özellikle bulunduğu konumu sağlama almak isteyen ve burjuvazinin temel aktörlerinden olan tüccar sınıfı itibar elde etmek amacıyla sanatı desteklemiş ve bu sayede elit bir uğraş olan sanat günlük hayata da girmeye başlamıştır. Diğer bir deyişle daha önceki dönemlerde yalnızca soyluların estetik anlayışına hitap eden sanat kendi içerisinde büyük bir reforma uğramış ve sıradan bir insanın dahi yaşamında önemli bir yer edinmiştir. Toplumsal değerlerin ve halkın yaşantısının sanata yansımasıyla birlikte sanat anlayışına olan farkındalık gelişmiş ve toplum estetik kaygı üzerine bir sorumluluk kazanmıştır. Nihayetinde artık sanat ve halk birbirinden ayrılamaz parçalar haline gelmişti. Sanatın nitelik ve nicelik açısından gelişimi bu ölçüde ilerlerken dünya tarihinin o güne kadar hiç görmediği bir büyüklükte yıkıma neden olan I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle savaşın toplum psikolojisi üzerinde meydana getirdiği etkiler sanata da konu olmuştur. Bilhassa sivillerin de savaşın çemberine dahil olmasıyla maddi ve manevi açıdan zarar gören toplumu adeta eserlerinde birer ayna gibi yansıtan sanatçılar tüm bu olaylardan derin bir şekilde etkilenmiştir.
"Bulletin Dada No. 6 (Dada Bülteni)". Tristan Tzara (1920) |
“Dada” hareketi de bu buhranlı dönem içerisinde
doğmuştu. Dadaist ekolün ilk adımları 1916 yılında ünlü düşünür ve şair Hugo Ball’ın Zürih’te kurduğu Cabaret Voltaire’de ortaya çıkmıştır.
Büyük Savaş ile birlikte Avrupa’da korku, umutsuzluk ve sefillik hüküm sürerken
bir takım savaş karşıtı aydın sanatçı Zürih’e sığınmıştı. Hugo Ball’ın
önderliğinde kurulan kabarede aralarında Tristan Tzara, Marcel Janco ve Jean Arp’ın
da olduğu sanatçılar dada hareketine öncü olmuşlardı. Daha sonrasında
dadaistler New York, Paris, Köln ve Berlin’de de toplanıp kendi çapında gruplar
oluşturmuşlardı. Bu anlamda I. Dünya Savaşı’nın sebep olduğu ruhani ve
psikolojik çöküntü dada hareketini ve takipçilerini bir araya toplamıştı. Dada
kavramının anlamına gelecek olursak esasında kelime spesifik açıdan bir anlam
taşımıyordu. En bilinen hikaye ise Tzara’nın tesadüfen Fransızca bir sözlükte
bu kelimeye rastlaması ve bundan esinlenmesiydi. Dada Fransızca’da “tahta at”
anlamına geliyordu. Bu anlamda çocukların oynadığı bir oyuncak olan tahta ata
yine çocukların kendileri tarafından bağlam dışı ve gerçekçi olmayan çağrışımlar
yüklenebilir ve hayali oyunlar meydana getirilebilirlerdi. Tıpkı bunun gibi
dada hareketinin temelinde de bağlam dışılık, anlamsızlık ve tesadüfi özgür
ifadeler yer almaktadır. Bu sebeple dadaist yaklaşımdaki temel amaç var olan
düzeni düzensizliğe sürüklemek, mantıklı bir kompozisyonu mantıksızlık ve
anlamsızlıkla çevrelemek ve bunun sonucunda bağlamsal bir algı ve mantığa karşı
savaş açmaktı. Kısa bir şekilde ifade edersek sistem eleştirisi anlamsızlığı
yansıtmak isteyen bu anlamsız kelimenin takipçilerinin temel noktasıydı.
"Cabaret Voltaire". Zürih, İsviçre |
Dada Manifestosu’nu 1918 tarihinde yayınlayan
Tzara’ya göre Dada yıkıcı bir eylemi içinde barındıran bir protestoydu.
Mantığın ortadan kaldırılmasını hedefleyen bu akım yerleşik kuralların ve
baskıcı standartların yıkımını temel aracı olarak görmüştü. Dada yegane olarak
özgürlüğün de kendisiydi aslında. Bu nedenlere dayanarak dadaistler sadece
sanat ve estetik anlayışında marjinal bir duruş sergilememiş aynı zamanda
sanatı bir araç olarak kullanarak yönetime ve geleneklere karşı anarşist bir
imaj yaratmışlardır. Bu argümanı detaylandıracak olursak öncelikle dadaizmin
bir fikir empoze etmekten ziyade sorgulamanın önemine vurgu yaptığı
bilinmelidir. Özellikle dadaistler eserlerinde düzensizliğin ve kaosun
oluşumunu temel almıştı. Bilinçli bir irrasyonellikle yerleşmiş kuralların
dışına çıkmışlar ve sanattaki yıkımı arzulamışlardı. Nihayetinde dadaistlerin
sahip olduğu bu nitelikler onların diğer devrimci sanat yaklaşımlarından farklı
olarak daha aktivist ve anarşist bir konumda olmalarını sağlamıştır. Dadaizm
sanatta olduğu gibi tıpkı siyaset ve toplum yapısında da yerleşmiş olanı yıkma
ve bunun yerine daha özgürlükçü ve serbest bir düzen getirme amacı güdüyordu.
Çoğunluğu anarşist ve anti - otoriter bir bakış açısına sahip dadaistler
burjuva değerlerinin yozlaştırıcı etkisine dikkat çekmişti. Toplumun burjuvazi
tarafından empoze edilen bu değerlerin altında zincire vurulduğunu iddia eden
dadacılar özgürlüğe giden yolda arayış içerisindeydiler. İlginç olan ise yıkıcı
bir devrimciliğin meşalesini elinde tutan dadaistlerin bozulan toplum yapısına
çare olacak alternatif bir sistem önermemeleridir. Tzara’nın manifestosunda da
belirttiği gibi dada sistemin düşmanıydı ve sistemlerin en kabul edilebilir
olanı bile ilke olarak hiçbir sisteme sahip ve dahil olmamaktı. Bu onlar için
en temel ilkeydi. Bununla paralel olarak yine aynı manifestoda estetik ve
ahlaki eğilimler lanetlenerek çağın toplumsal yapısı ve sanat anlayışına karşı
bir eleştiri dile getirilmiştir.
"Euphoria Dada". Marchel Janco (1917) |
Dadaist sanat anlayışını teknik açıdan değerlendirirsek ilk olarak geleneksel sanatın içerdiği her türlü materyal ve içeriğe karşı bir tutum gözlenir. Örneğin sıklıkla kullanılan yağlı boya, bronz ve benzeri materyaller tamamen rafa kaldırılmış bunların yerini gazete kupürleri ve atık biletler gibi sanatsal değerden yoksun olduğu ifade edilen materyaller dahi kullanılmıştır. Elbette bunun temelinde sanat karşıtlığı yatmaktadır. Buna ek olarak dada hareketi sanatta fütürizm akımından büyük ölçüde etkilenmiştir. Her ne kadar kayda değer bir esinlenme olsa da iki akım arasında büyük farklar da mevcuttur. Fütürizm daha iyimser bir çizgide ilerlerken, dadacılar pesimist yaklaşımından vazgeçmemişlerdir. Savaş yıllarında siperlerde yüzlerce insan hayatını sefil şartlar içinde kaybederken dadacılara göre estetik haz duymak ve gözetmenin hiçbir anlamı yoktu. Gelecek buhranlı dönemlerde onlar için çok ümitsizdi ve öncü bir dadaist olan Marcel Janco’nun da ifadesiyle kendi kültürlerine duydukları güven duygusu çok uzun zaman önce yitirilmişti. Bu sebeple dadacıların ürettikleri bütün eserlerin iki ortak noktası vardı: “saçmalık” ve “eleştiri”. Bu doğrultuda daha önce de belirtildiği gibi dada hareketinin tek bir nihai hedefi vardı: ahlaki, kültürel ve sanatsal değerleri yıkmak ve çağın hakim görüşüne karşı olmak. Dada hareketinin diğer bir önemli özelliği ise sergilemiş olduğu heterojen tutumdur. Bu çizgide bir üsluba sahip dadacı şairlerin meydana getirdiği şiirler heterojen yaklaşımı destekleyen nitelikte önemli bir göstergedir. Hugo Ball tarafından temsil edilen fonetik şiir olgusu bu açıdan iyi bir örnek olarak değerlendirilebilir. Böyle bir şiir soyut bir yapıda olup sanatçının amacı soyutluk içinde somutluk geliştirmek yahut soyutluğa öznel bir yorum katmak olmuştur. Dadaist yaklaşım aynı zamanda şiir dışında performans sanatları ve kolajda da yerini bulmuştur. İfade ve rastlantısallığın önem verildiği kolaj ve asamblaj gibi teknikler dadaist sanatçılar tarafından sıkça kullanılmış ve genellikle doğu kültürlerinde görülen primitif estetiğe ilgi göstermişlerdir. Dadacı yaklaşımın bir başka öne çıkan noktası ise meydana getirilen eserlerin sanatsal değerini indirgemek açısından günlük deyimlerden ve sıradan bir yaşantıdan yararlanılmasıdır. Bu noktada dadaistler 1950’li yıllarda Pop Art’ın oluşumuna da dolaylı yoldan katkı sağlamıştır. Tüm bu özellikler içerisinde belki de sanat tarihi açısından en önemli nokta ise dadacıların sürrealizm akımının temellerini oluşturmasıydı. Dadaist olarak adlandırılan birçok sanatçı daha sonraki süreçlerde sürrealist ekolde çalışmalarına devam etmiş ve bu yaklaşımın önünü açmıştır. Sonuç olarak dadaistler her daim yeni bir gerçekliğin izini arayan dedektiflerdi. Sosyal ve kültürel açıdan toplumda kabul görmüş yerleşik kalıpları yıkma amacı güden üslupsuz bir sanat direnişçileri olan dadacılar yeni bir anlatım oluşturmayı kendilerine ilke edinmişti.
"Shirt Front and Fork (Gömlek Göğüslüğü ve Çatal)". Jean Arp (1922) |
"Fountain (Çeşme)". Marcel Duchamp (1917) |
20. yüzyılda zamanının sanat anlayışını derinden sarsan bir eser aslında bir pisuvardan başkası değildi. Modern sanatın rehberlerinden biri olarak adlandırılan avangard sanatçı Marcel Duchamp 1917 yılında kurulan “Bağımsız Sanatçılar” derneğinin düzenleyeceği büyük bir sergiye alışılagelmemiş bir sanat eseri gönderecekti: “Fountain (Çeşme)”. Tuvalet malzemeleri satılan bir dükkanda dikkatini çeken porselen bir pisuvarı satın aldı ve stüdyosunda “Richard Mutt” mahlasıyla imzalayıp sergiye gönderdi. Peki Duchamp’ın anlamsız olarak adlandırılabilecek bu davranışının arkasında yatan neden ne olabilirdi ? Tabiki de bunu anlamak için dadacı bir yaklaşımın köklerine inmek gerekir. Her ne kadar Duchamp kendini dadaist olarak olarak tanımlamasa da ortaya çıkarmış olduğu hazır yapımlar net bir şekilde dadaist obje imajı taşıyordu. Hazır yapımlar bir sanatçı tarafından sanat yapıtı seçilen ve estetik anlam yüklenen endüstriyel ürünlerdi. Duchamp “Çeşme” adlı yapıtıyla aslında sanatsal eserler ile gündelik nesneler arasındaki farkı ortadan kaldırmak amacıyla yerleşmiş ve adeta dogma haline gelmiş kalıplara meydan okumuştu. Böylelikle sanatta deneyselliği ön plana çıkarmayı hedeflemişti. Diğer bir ifadeyle sanat anlayışında konseptin temel alınmasını temel almıştı Duchamp. Bir sanatsal eserin ortaya çıkarılışında kullanılan teknikten ziyade arkasında yatan fikrin onu sanatsallaştırdığına inanıyordu. Böylelikle bir pisuvar olan “Çeşme” kalıplaşmış sanat değerlerine duyulan hayranlığı sorgulamak ve eleştiri getirmek üzerine çeşme olmuştu. Bunun sonucunda marjinal bir yönteme başvuran Duchamp herhangi bir şeyin sanatın sınırları içerisinde dahil olabilmesi için dayatılan tanımların ve standartların aslında sanatı değerli kılan konsept ve fikirlerin gölgesinde kaldığını açıklamaya çalışmıştı “Richard Mutt” ile.
Kaynakça
Düşünbil Portal. (2016, Temmuz 22). Sonu Olmayan Bir Dünya Savaşı,
Başlangıcı Olmayan Bir Devrim: Dadaizm. Düşünbil Portal: https://dusunbil.com/sonu-olmayan-bir-dunya-savasi-baslangici-olmayan-bir-devrim-dadaizm/
adresinden alınmıştır
Savaşer,
I. (2019, Ağustos 1). Avangard Sanat Hareketleri ve Dadaizm. Kolaj
Art: http://kolajart.com/wp/2019/08/01/isil-savaser-avangard-sanat-hareketleri-ve-dadaizm/
adresinden alınmıştır
Tomkins,
C. (2013). Marcel Duchamp: The Afternoon Interviews. Badlands Unlimited.
Tzara,
T. (2018). Dada Manifestoları ve Diğer Metinler. Sel Yayıncılık.
Yorumlar
Yorum Gönder